Sarayın Bilim Kadını: Kurtubalı Lübna
Hakkında çok az kaynak bulunduğu için, onun hakkında öyle çok detaylı bilgiler yazmam mümkün değil. Fakat var olan kaynakların bahsettiği kadarını sizlerle paylaşacağım. Çünk; bilim yaptığı için, kilise önünde yüzlerce kişi tarafından acımasızca öldürülen Hypetia kadar bilinmeyi hak ediyor Kurtubalı Lübna!
Kurtubalı Lübna, 10. yüzyılda, Endülüs Emevileri halifesi Sultan III. Sultan Abd Al-Rahman döneminde sarayda büyümüştür. Bazı kaynaklar Lübna'nın, İspanyol bir köle olarak sarayda büyüdüğü ve bu nedenle Endülüs sarayında ününün daha çabuk yayıldığını belirtse de genel kanı Lübna'nın Endülüs Emevileri'nden olduğu yönündedir.
Zekası ve çalışkanlığıyla sarayda dikkatleri üzerine çekmeyi başaran Lübna, ilk dönemlerde sarayın çeşitli birimlerinde sekreterlik ve katiplik yapar. Sultan III. Sultan Abd Al-Rahman'ın vefatının ardından tahta çıkan II. Hakem Ibn Abdur-Rahman, Lübna'yı özel sekreteri olarak seçer.
Zekasıyla Sultan'ın büyük takdirini kazanan Lübna, Sultan II. Hakem tarafından, o dönem dünyanın en büyük ve en önemli kütüphanelerinden biri olan Kurtuba Kraliyet Halk Kütüphanesi'nin başına getirilir. Bu size ne kadar sıradışı geldi bilemiyorum ama; o dönemde dünyanın en büyük kütüphanelerinden birinin başında bir kadının olması... Bu kadının Müslüman olması... O Müslüman kadını o göreve Müslüman bir hükümdarın getirmesi... Her geçen gün daha da geriye giden günümüz İslam ülkelerinin bu konudaki içler acısı durumu düşünüldüğünde, Lübna'nın durumu bana muazzam güzellikle bir şey gibi geliyor. Daha da ileri götürmek gerekirse İslam camiası dışında tüm inanç toplumlarında kadının aşağılandığı, değersiz görüldüğü bir dönemde kadının Müslüman toplumundaki gerçek değerini görebilmek beni anlatamayacağım derece de mutlu ediyor.
Kütüphanedeki yöneticiliği döneminde Kahire, Bağdat ve Şam gibi dönemin büyük şehirlerini dolaşarak akademik malzeme ve kitaplar toplar. Kraliyet Kütüphanesi'ndeki kitap sayısını 500.000'e çıkarır. Bu gün bile bu sayı oldukça yüksek iken, kitap yazımının anlatılmaz derecede zor olduğu bir dönemde 500.000 bin adet kitap muazzam çoklukta bir rakam.
Bir yandan da katiplik ve çevirmenlik yapar Lübna. Fakat onun katipliğini ve çevirmenliğini standart bir çevirmenlik ya da katiplik olarak düşünmemek gerekir. Zira Öklid ve Arşimet gibi gibi isimlerin eserlerinin de dahil olduğu birçok önemli çalışmaya kendi bilimsel notlarını da ekleyerek kitapları çoğaltıyor ve kütüphanesine katıyordu.
Aynı zamanda muhteşem bir matematikçi olan Lübna, dönemin birçok önemli matematikçisinin yetişmesine de büyük katkılar sunmuştur. Her fırsatta yaş veya statü ayrımı gözetmeksizin insanlara matematik öğretmeye de çalışıyordu Lübn. Hatta, Kurtuba sokaklarında dolaştığı zamanlarda çok sevdiği çocukları peşine takarak, sarayın kapısına gelene kadar onlara çarpım tablosunu söylettiği, matematik formüllerini öğrettiği de yine kaynaklarda var olan bilgiler arsında bulunur.
Edebiyat ve dilbilgisi alanlarında da bir dahi seviyesinde olan Lübna, yüzlerce şiir de yazmıştır.
Tarihçi Ibn Bashkaval, Lübna hakkında: "Edebiyatta, dilbilgisinde ve şiirde usta. Matematik bilgisi dahice ve aynı zamanda bilimde de son derece iyi. Emevi sarayı onun kadar asil başka birini görmedi" demiştir.
Fakat bazı tarihçilere göre bu kadar çok özelliğin böylesine uç noktalarda bir anda bir insanda bulunması oldukça zor. Örneğin araştırmacı yazar Kamila Shamsie, Lübna'nın aslında iki kişi olduğunu dile getirmekte.Onun araştırmalarına göre bu iki kadından biri gerçekten Lübna. Diğeri ise Fatıma adından başka bir kadın. Araştırmalarına dayanarak öne sürdüğü fikir şu: Lübna gerçekten bir matematikçi, şair, çevirmen ve katipti. Fakat Arap ülke pazarlarını dolaşarak Kraliyet Kütüphanesine yeni kaynaklar kazandıran kişi Fatıma idi. Yine, Kamila Shamsie'ye göre iki kadının tek bir kimlikle anılmasının sebebi ise; o dönemde Endülüs Emevisi Sarayı bile olsa, saray insanlarının, sarayda bu derece zeki ve başarılı iki kadının birden var olmasını kavrayamayacak olmaları.
Tüm bunların dışında Kurtubalı Lübna ile ilgili olarak genel kanı, onun o dönemde yaşamış, tarihin istisnai zeka ve kabiliyet ve çalışkanlığa sahip tek bir bilim kadını olduğudur.
Toparlayacak olursak var olan az sayıdaki tarihi kaynaklar der ki; 10. yüzyılda Endülüs Emevileri döneminde Lübna isimli dahi bir bilim kadını vardı. Bu bilim kadını Müslüman hükümdar ve saray ahalisi tarafından da her zaman desteklendi, çalışmaları takdir gördü.
Lübna, Hypetia gibi bilim yapması nedeniyle kendi toplumunca linç edilmedi, aksine ödüllendirildi. Fakat zaman geçti, insanlar değişti. Hypetia'ya yapılan zulüm ve acılar gün yüzüne çıktı, o muhteşem bilim kadınına hak ettiği saygı duyulmaya başlandı. Fakat aynı zaman Lübna için farklı şekilde geçti. Onun da insanları değişti. Kadının yeri evinde erkeğine kölelik etmektir diyen bir topluluğa dönüştü. Tarihte yerini almış Lübna'nın adını tarih sahnesinde bile isteye sildiler.
Şimdi her yerde ve her fırsatta Kurtubalı Lübna'yı anmamız, anlatmamız gerekiyor. Anlatmalıyız ki İslam aleminin en büyük bilim kadını tarihteki hak ettiği yeri tekrar alsın.
Sevgiyle kalın...
pilliblog.com'dan alıntıdır.


Yorumlar
Yorum Gönder