Kayıtlar

Kasım, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Eviyle Evli Agorafobik Kadınlar

Resim
Agora, Yunanca'da "çarşı" demek. İnsanların siyasal ve toplumsal anlamda bir araya geldikleri, ticaret yapılan ve politika konuşulan alan anlamına gelir. Bugünkü anlamıyla agorafobi, yani "açık alan korkusu" bu kelimeye bir gönderme yapar. Aynı zamanda, tam anlamıyla güvenli olduğu varsayılan evin dışında, sokağa çıkıldığında hissedilen sıkıntı verici bir kaygının da adı. Özellikle Amerika'da yapılan istatistiklere göre, kadınların yüzde 80'i agorafobik ve bunların bir çoğu evli kadınlar. Kadınların toplumsal ve siyasal yaşamdan dışlanmalarının bir simgesi sayılan, antik Yunan'dan günümüzün modern dünyasına ulaşan, "agorafobi" kavramı; bugün, insanların başına her şeyin gelebileceği korkusundan değil, hiçbir şeyin başlarına gelmemesi olgusundan korkmalarından kaynaklanır. Agorafobinin esas kaynağı görmezden geliniyor   Bir çeşit endişe ve kuruntu karışımı olan agorafobi, günümüzde kadınların eve kapatılmaları kadar sadece çal...

Modern İslamcı Kadın Hareketleri ve Kubeysi Hanımlar

Resim
Modern dönemde ortaya çıkan kadın hareketlerinin modernitenin ürettiği arızalarla az ya da çok malul olduğu malum… 1990’lı yıllarda Malezya’da kurulan “Sisters in İslâm” adlı feminist hareket, Endonezya’da, 2000 yılında Ferha Ciciek ve arkadaşlarının kurduğu feminist “Rahima Foundation (Rahime Vakfı)” ve bu vakfın yayın organı “Swara Rahima” dergisi, Esmâ el-Murâbıt önderliğindeki Fas merkezli İslamcı feminist hareket, İran feminist hareketinin sesi “Zenân” dergisi, liderliğini el-Hâcce Nihal Emced ez-Zehâvî’nin yaptığı Irak İslamcı Feminist Hareketi, Amine Vedûd, Pakistanlı Nazya Seyid ve Esma Barlas, Mısırlı Leyla Ahmed, Dr. Zeynep Rıdvân, Yeni Kadın Vakfı başkanı Emel Abdülhadî ve Arap Kadınları Dayanışma Vakfı (AWSA) başkanı Nevâl es-Sa‘dâvî, Bangladeşli Rukiye Şekâvet Hüseyin ve Dina Sıddîkî, Faslı Fatıma el-Mernîsî, Yemenli, “Sisters Arabic Forum (Arap Kızkardeşler Forumu)”, Emel Başa ve Hatice es-Sülemî, Suudi Arabistanlı Leyla Nebîh, Filistinli Yüsrâ el-Berberî, Ürdünlü İ...

Kadın Masonların Gizli Dünyası

Resim
Toplantıları, seremonileri ve ritüelleriyle kadın masonların gizli dünyası Zuzanka Penn Üstad-ı Muhterem Zuzanka Penn, Kadın Masonlar Locası'nda en üst rütbeye sahip. Kadın masonlar 100 yıldan uzun bir süredir faal. Tıpkı erkek masonlar gibi toplantıları, seremonileri ve ritüelleri var. BBC'nin Victoria Derbyshire programı, bu gizli topluluğu daha önce kimseye verilmeyen bir izin sayesinde görüntüledi. "Masonluk nedir?" diye soruyor Antik Masonluk Yüce Kardeşliği Üstadı. "Alegorilere gizlenmiş ve simgelerle resmedilen özel bir ahlak sistemidir" diye yanıtlıyor Dialazaza Nkela. Nkela, "ikinci seviyeye" geçişini sağlayan seremoniye katılıyor. Bu seremoni, topluluk içindeki konumunun yükselişini kutluyor. "İlk seviyenin" töreni üyeliğe kabul töreniydi. Bu törende boynuna bir kement geçirilirken "sağ kolu, göğsünün sonu ve diz kapağını" açması gerekiyordu. Bu öğelerden her birinin sembolik anlamları oldu...

Cemil Meriç'e Göre Kadın Ruhunun Anahtarı

Resim
                Ne lüzum var inkâra: Erkek başka, kadın başka. Bir roman alın elinize. Eski veya yeni bir şiir alın. Kadın kahramanların yerine erkek oturtun. Meselâ Tevrat'la İncil'in kadınlarını bir an erkek olarak düşünün: Rebeka, Noemi, Ruth, Marie, Madeleine. Helene'i, Hecube'ü bırakın onları... Balzac'ın Eugenie'sini, W. Scott'un Rebeca'sını, Dickens'in Dorrit'ini erkek farzedin. Karşınıza nasıl gülünç nasıl hilkat garibesi çehreler çıkacak.      Herkesin bildiği vücut ve ruh farkları bir yana, kadını erkekten ayıran önemli bir fark var. Aşağı yukarı ötekilerin temeli bu fark. Kadın özgecidir, daha doğrusu merkezi dışındadır. Yani hazlarının da, kaygılarının da bir başkasıdır kaynağı. Sevdiği ve sevilmek istediği biri: Koca, çocuklar, baba, dost vs...    Çevresindekilerin ne sevinçlerine yabancı kalabilir, ne acılarına; kadın onlarsız kâm alamaz hayattan. Onlara beğendirmek için yaratır, onlar b...

Mimarın Cinsiyeti Caminin Cinsiyetini Etkiler mi?

Resim
         Aslında bu konuyu hiç açmayacaktım. Beni tetikleyen şey, Fransız bir kadın turistin fikrimi sormasıydı. Üsküdar’da Marmaray İstasyonundan çıkıyorduk ikimiz de. Vakit, öğleden sonra. Bana, bugün için iki farklı mekânı birden gezemeyeceğini, Beylerbeyi Sarayı’nı mı Şakirin Camii’ni mi gezmesini tavsiye ettiğimi sordu. Beni şaşırtan, Şakirin Camii’nin nasıl olup da Beylerbeyi Sarayı ile kıyaslanabildiği, muhteşem tarihi yapının yanında bir seçenek olarak yer alabildiğiydi. O an elindeki küçük boy “İstanbul Gezilecek Yerler Rehberi”ni gördüm. Şakirin Camii’nin yanında açıklama olarak, “İlk kez bir kadın mimar tarafından yapılan modern bir cami” olduğu yazıyordu ve onun ilgisini çeken de bir kadının yaptığı camiydi. Hararetle Beylerbeyi Sarayı’na gitmesini tavsiye ettim ve hatta Beylerbeyi istikametine giden otobüslere yönlendirdim onu.     İki yıl önce aynı heyecanla (Bir kadın mimarın yaptığı cami!) ben de gezmiştim Şakirin Camii’ni...