Hacca Giden İlk Mühtedi Kadın: Zeynep Cobbold
İskoçya tepelerinde basit bir
mezara gömülü, başı sağ yanına çevrili ve Mekke’ye dönük vaziyette yatan bir
kadın... Bu kadının hayattayken son arzusu İslami usullere göre defnedilmekti.
İskoçya’daki bu mezarın sahibi, Dunmore Kontu Charles Adolphus Murray ve
Leicester’ın ikinci kontunun kızı Lady Gertrude Coke’un kızları Evelyn Cobbold.
Onun hikayesi İslam'a yönelmek
isteyenler için harika bir örnek.
1867’de İskoçya’nın Edinburgh
kentinde dünyaya gelen Evelyn Cobbold, sonradan İslam'a yöneldi. Cobbold’un Müslüman
olduğu dönemlerde İngiltere’de İslam yaygın bir din değildi.
Onun İslama yönelmesini olağan
dışı kılan şey ise kendisinin aristokrat sınıfına mensup olmasıydı.
İngiltere’de bu soylu hanımın
Müslüman olmasının uyandırdığı yankıyı düşünün.
Nasıl olur da ailesinde hiç
Müslüman olmayan, İslamın merkezinden kilometrelerce uzakta yaşayan en yakın
camiyle arasında bu kader mesafe bulunan biri kalbinde onu İslam'a yönlendiren
bir his duyardı.
Evelyn Cobbold’ın babası Charles
Adolphus Murray, Britanya’nın dış politika misyonlarında görevler üstlendiği
için Cobbold’ın çocukluğunun büyük kısmı Cezayir ve Kahire’de geçti. Kuzey
Afrika’da bulunduğu sıralarda oradaki çocuklarla bolca vakit geçirdi ve onlarla
birlikte camileri ziyaret etti. Müslüman dadılar tarafından büyütüldü ve çok
iyi Arapça öğrendi.
Karşılaştığı Müslümanlarda onu bu
kadar derinden etkileyen bir şeyler olmalıydı ki yaşamının ilerleyen
safhalarında İslam'a dönsün ve İslam üzerine çalışmalar yapsın. Evelyn Cobbold
daha sonra hatırlayabildiği kadar çocukluk çağında kendini nasıl Müslüman
hissettiğini yazar.
“Benim zevkim, mürebbiyelerimden kaçmak ve
Cezayirli arkadaşlarımla camileri ziyaret etmekti ve bilinçsiz bir şekilde
kalbimde biraz İslam vardı.”
“My delight was to escape my governess and visit the mosques
with my Algerian friends, and unconsciously I was a little Muslim at heart,”
Çocukluğundan beri kendini
Müslüman hisseden Evelyn Cobbold, aslında Papayla yüz yüze görüşme
gerçekleştirdiği sırada ilk defa Müslüman olduğunu açıklamış oldu.
"Pilgrimage to Mecca” ,
“Mekke’ye Kutsal Yolculuk” kitabında olayı şöyle anlatır: “Yıllar geçti ve ev
sahibim Papayı ziyaret etmek isteyip istemediğimi sorduğu sırada İtalyan
arkadaşlarımla Roma'da bulunuyordum. Bu teklifi duyunca tabi ki heyecanlandım.
Papa aniden bana yönelerek Katolik olup olmadığımı sorduğunda bir an afalladım
sonra Müslümanım diye karşılık verdim. O an beni Müslüman olduğumu söylemeye
iten ne bilemiyorum. Uzun yıllardır İslam üzerine düşünmemiştim. O sırada
aydınlandım ve inancım hakkında daha fazla okumaya ve çalışmaya karar verdim.”
Evely Cobbold’ın kendisi gibi
sonradan Müslüman olan Marmaduke Pickthall (1915 yılında Kur'an-ı Kerimi
İngilizceye çevirmiştir.) gibi arkadaşları da vardı. Cobbold’ın Müslümanlarla
olan arkadaşlıklarının İslam’a yönelmesinde etkisi büyük oldu. Cobbold’ın Kuzey
Afrika ve Suriye’den Arap arkadaşıyla yazışmalarından kalan mektuplarında
çocukluk arkadaşlarının Cobbold’a “Our sister in Islam”, “Müslüman kardeşim”
diye hitap etmesi kendisinin o dönemlerde Müslüman olduğunu en azından
arkadaşlarının onu Müslüman olarak gördüğünün kanıtı niteliğinde.
Cobbold,"Pilgrimage to
Mecca”,“Mekke'ye Kutsal Yolculuk” adlı kitabından ne zaman Müslüman olduğuna
dair bir anekdot paylaşır:
“Eğer aslolan İslam olsaydı"
diye sorar Goethe, “Hepimiz İslam'ı yaşıyor olmaz mıydık?" Carlyle, “Evet”
diye cevaplar. “Herhangi bir ahlaki değere sahip olan herkes, hepimiz zaten
İslam'ı yaşıyoruz."
"Sık sık kendime ne zaman ve
niçin Müslüman oldum diye sorarım. Sadece şunu söyleyebilirim ki İslam
hakikatinin kafama dank ettiği o kesin anı tam olarak bilemiyorum. Öyle
görünüyor ki ben her daim Müslümandım. Bir çocuğun kendi haline bırakıldığında
bulacağı dinin İslam olması düşünüldüğünde çok da garip değil. Gerçekten de,
Batılı bir eleştirmenin de söylediği gibi, “İslam, ortak akıl ve sağduyu
dinidir.”
Evelyn Cobbold, "Pilgrimage
to Mecca” “Mekke’ye Kutsal Yolculuk” kitabının yanında, bir arkadaşıyla
1911’deki Mısır seyahatini konu alan “Wayfarers in the Libyan Desert”, “Libya
Çölündeki Yolcular” başlıklı bir kitap da kaleme aldı.
Evelyn Cobbold, İslam'ı seçtikten
sonra ismini Zeynep olarak değiştirdi ve Lady Zeynep olarak anıldı.
Zeynep’in ailesiyle olan
ilişkilerinde özelikle evliliği üzerinde İslam'ın etkisi büyük oldu. Evelyn,
Kahire’de tanıştığı İngiliz soylusu olan John Dupuis Cobbold ile 1891’de
evlenmiş; evlendikten 31 yıl sonra, 1922’de eşinden resmen boşanmadan
ayrılmıştır. Evliliği süresince Cobbold’ın 3 tane de çocuğu oldu. Kesin
olmasada, Zeynep’in Müslüman olmasının, eşinde ve eşinin ailesinde huzursuzluğa
yol açtığı ve ayrılmalarında etkili olduğu biliniyor.
Zeynep, eşinden ayrıldığı 1922
yılından itibaren Hacca gitmeyi ciddi ciddi düşünmeye başladı.
Zeynep’in hikayesindeki sıra dışı
şeylerden biri de 1933 yılında 65 yaşındayken Hac ibadetini yerine getirmek
için Kutsal topraklara gitmesi oldu.
O dönemde kendisine eşlik eden
biri olmadan Batılı bir kadının Hac ibadetini yerine getirmesi oldukça alışılmadık
bir durumdu. Fakat Hacca gitmeyi kesin olarak kafasına koyan Zeynep, Suudi
Arabistan'ın Londra Büyükelçisi Hafiz Wahba’ya izin talebini iletir.
Resmi işlemlerin tamamlanmasını
beklemeden Cidde’de yaşayan arkadaşları İngiliz Harry St. John Philby ve
eşinden durumunu anlatan kendi mektubunu iletmelerini rica eder. Harry St. John
Philby de sonradan Abdullah adını almış bir İngiliz Müslümandır. Abdullah
Philby, Zeynep’e yardım eder ve onun Mekke’ye giriş izni çıkana kadar Suudi
Arabistan'a gelmesini sağlar. Philby’nin aracılığıyla Cidde’nin önde gelenleri
ve veliaht Faysal ile tanışan Cobbold, daha sonra yine Philby’nin yardımıyla
Medine’de yaşayan bir ailenin yanına gider.
Prens Saud bin Abdülaziz
merkezde, Hafız Wahba solda ve prensin biraz arkasında, Leydi Evelyn de Wahba’nın
solunda biraz önde duruyor. Fakat Zeynep’in, Mekke’ye tek başına seyahat etmesi
için Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz’den özel izin alması gerekir. Lady
Zeynep’in siyasi referansları ve uzun uğraşları sonucunda kendisine seyahat
izni çıkar ve Zeynep, Hac ibadetini yerine getiren ilk İngiliz Müslüman kadın
olur.
Hac görevini yerine getirdikten
30 yıl sonra 1963 yılında 95 yaşındayken hayata gözlerini yuman Zeynep,
inancına uygun bir şekilde, ücra ve güzel bir yer olan İskoçya’nın kuzeyindeki
Inverness’e gömülür.
Bazen insanlar Inverness’deki
caminin kapısına gelip imama, Lady Zeynep’e olan hürmetlerini göstermek
maksadıyla mezarını ziyaret etmek için gömülü olduğu tepeye çıkıp
çıkamayacaklarını sorarlar. Fakat mezar, özel mülk sınırlarında yer aldığı için
mezarı ziyaret etmek kolay değil. Zeynep’in gömülü olduğu araziye girmek için
özel izin gerekiyor. Araziye girdikten sonra mezarı bulmak için de bilen
birinin size mezarı bulmak için rehberlik etmesi gerekli.
Inverness, bugünlerde birkaç yüz
insanın bulunduğu Müslüman bir topluluğa sahip, fakat Zeynep vefat ettiğinde
Inverness’de, ondan başka Müslüman olan yoktu. Kasabada, Zeynep’in cenazesini
kaldıracak bir imam bulunmuyordu. Cenazeyi kaldırmak için imam Mevlana Şeyh
Muhammed Tufail’den yardım istendi. İmam, önce mesafenin uzaklığından dolayı
tereddüt etti. Fakat Zeynep’in özellikle İslami usullere göre gömülmeyi vasiyet
ettiğini öğrenince Londra yakınlarındaki Woking şehrinden 16 saatlik yolu
katederek son görevi tamamlamak üzere geldi.
İslam kültüründe, cenaze töreni
sade bir şekilde gerçekleştirilir. Bu hayata nasıl elimizde dünya nimetlerine
dair bir şey getirmeden geldiysek giderken de aynı şekilde sahip olduğumuz malı
mülkü geride bırakarak beyaz bir çarşafa sarılı veda ederiz.
Zeynep’in son isteği, geyiklerin
mezarının üzerinden gelip geçebileceği şekilde gömülmekti. Zeynep, Glencarron
Bölgesi'ndeki Glenuaig'de ebedi istirâhâtgâhında bulunuyor. Cenazesinde, bir
yanda İskoç tulumu ile şarkılar çalınırken, öte yanda imam Kur'an-ı Kerim’den
ayetler okudu. Cenaze töreninde yerel halktan katılanlarla birlikte İngiliz
soyluları da yas tutanların arasına karışmıştı.
Zeynep’in mezar taşında Kur'an-ı
Kerim’den şu satır yer alır: “Allahu nur-us-samavati val ard”, "Allah,
göklerin ve yerin nurudur."
Zeynep, din değiştiren pek çok
insan gibi ailesiyle olan ilişkilerinde sorunlar yaşadı. Fakat Zeynep’i asıl
sıkıntıya sokan durum, geniş bir Müslüman cemaat tarafından desteklenmemek ve
kabullenilmemek oldu.
FİRDEVS ÇAĞLAR, 08/05/2019
gzt.com/mecra

Yorumlar
Yorum Gönder