Türk Sinemasının Takdire Şayan Kadın Yönetmenleri
Oscar'larda bu yıl hiç kadın
yönetmen aday olmaması oldukça konuşuldu ve tepki çekti. Dünya piyasasında bile
böyle şeyler söz konusuyken bizde durum nedir peki? Sinemamızın kadın
yönetmenlerini, filmleriyle birlikte inceliyoruz.
Bu seneki en iyi yönetmen Oscar
adaylıklarında hiçbir kadın yönetmene yer verilmedi
Bu arada 2019 yılında da bir kadın yönetmen adaylar arasında
yoktu. en son 2018 yılında Greta Gerwig, Lady Bird filmiyle bu kategoride dört
erkeğin arasında tek başına aday gösterildi. Ve işin en ilginç tarafı ise Oscar'ı
kazanan ilk kadın yönetmenin 2010 yılında kadar beklemek zorunda kalışıdır.
Kathryn Bigelow, Irak savaşında bir bomba imha ekibinin başından geçenleri
anlattığı The Hurt Locker filmiyle en iyi yönetmen Oscar'ının sahibi olmuştu.
Meseleyi biraz daha kurcalamaya
devam edelim. Bugüne kadar en iyi yönetmen Oscar'ına aday olabilmiş sadece beş
kadın yönetmen bulunmakta. İlki 1976 yılında seven Beauties filmiyle Lina Wertmüller,
ardından 1993 senesinde the Piano filmiyle (bu filmi kesinlikle izlemelisiniz,
muazzam bir filmdir) Jane Campion, on yıl sonra 2003 yılında benim gözümde bir
başyapıt olan Lost in Translation filmiyle Sofia Coppola, 2010 yılında aday
olan ve kazanan Kathryn Bigelow ve son olarak da 2018 yılında Lady Bird
filmiyle adaylık kazanan Greta Gerwig.
1929 yılından beri oscarların
verildiğini düşünecek olursak kadın yönetmenlere Amerika'da ne kadar değer
verildiğini görmüş oluruz. Neredeyse yüz yılı doldurmak üzere olan bir
organizasyonda kadın yönetmenlerin adı neredeyse hiç yok.
Peki bizde durum nasıl?
Türkiye'de kadın yönetmenler hak
ettikleri değeri görebiliyor mu? Bizde Oscar'a denk gelebilecek ödül törenimiz
"Altın Portakal" olabilir. Altın Portakal'da en iyi yönetmen ödülünü
1995 yılında kazanan ilk kadın yönetmenimiz ise Aşk Ölümden Soğuktur filmiyle
Canan Gerede oldu. Onun ardından 2011 yılında Çiğdem Vitrinel, Geriye Kalan
filmiyle bu ödülü hak kazandı.
Sinema Yazarları Derneği Ödülleri
(siyad)'ne baktığımızda ise durum yine aynı. Bu ödülü kazanan pek fazla kadın
yönetmen yok. 2016 yılında Senem Tüzen, vurucu ve cesur filmi Ana Yurdu
filmiyle bu ödülü kazanabilmiş bildiğim kadarıyla tek kadın yönetmen.
Şimdi gelelim bu değerli yönetmenlerimizin
yaptıkları işlere ve bazılarından çok güzel bir tanecik filme:
Cahide Sonku
Türk sinemasının ilk kadın film yönetmeni ve
ilk kadın yıldızıdır. Adını bilmeyeniniz yoktur. Bir dönem çok meşhur ve
zenginken; sahibi olduğu Sonku Film'in yanması üzerine iflas eden ve sefalet
içerisinde hayata gözlerini yuman, Amerikalı olsa hakkında onlarca film ve
diziye şahit olacağımız sinema tarihimizin en önemli şahsiyetlerinden biridir.
Yönetmenliğini yaptığı ilk film ise 1949 yapımı Fedakar Ana filmidir. Türk
sinemasının kendini bulmaya başladığı 50'li yıllarda vatan ve Namık Kemal ve
Beklenen Şarkı isimli iki filmin daha yönetmenliğini yapmıştır.
Lale Oraloğlu
Beş parmağında beş marifet olan
sinema tarihimizin en yetenekli insanlarından biridir. 400 metre yüzme
şampiyonluğu ve Türkiye gülle atma ikinciliği bulunmaktadır. 7 yaşında piyano
çalmayı öğrenmiştir. Ayrıca Edebiyat Fakültesi İngiliz Filolojisi mezunu olup dört
dil bilmektedir. Sinemayla tanışması ise Muhsin Ertuğrul sayesinde olmuştur. Yazarken
çok sıradan geliyor insana ama sırf şu yaptıklarını göz önüne alınca aslında
bir dehaya sahipmişiz de sanki tam olarak kıymetini bilememişiz. Yönetmenliğe
de 1971 yılında çektiği bir kadın tuzağı filmiyle başlıyor. Ardından üç film
daha çekerek yönetmenliğe devam ediyor.
Türkan Şoray
Ve geldik sinemamızın sultanına.
Kendisi dönemindeki ünlü kadın oyunculardan farklı olarak yönetmenlik de yapmış
ve çok iyi işler ortaya koymuş bir oyuncu-yönetmendir. 1972 yapımı dönüş, 1973
yapımı azap, 1976 yapımı Bodrum Hakimi, 2015 yapımı uzaklarda arama filmlerini
tek başına; 1981 yapımlı Yılanı Öldürseler filminin ise Şerif Gören ile
birlikte yönetmiştir.
Burada Türkan Şoray'ın çektiği
birkaç filme de ayrıca yer vermekte fayda var. Çünkü içlerinde bana göre dünya
sinemasında yer alabilecek kalitede filmler var. Dönüş, Azap ve Bodrum Hakimi
filmlerinde kadının resmedilişi muazzam. "Dönüş" filminde erkeğini
sabırla bekleyen bir kadını izleriz. Filmde, kocasını Avrupa'ya çalışmaya
yollamış ve kocasının dönüşünü sabırsızlıkla bekleyen bir kadını
canlandırmaktadır. Resmettiği kadın aslında günümüzde eleştirilen bir kadın
portresidir. Fakat filmdeki klişelere boğulan pek çok mesele, filmin sonu ile
birlikte bambaşka yerlere gider. Sabırla dönmesini beklediği kocası Avrupa'dan
döndüğünde eskisi gibi olmayacaktır. Ve bu değişimle birlikte kadınımız da
kendini ve yaşamak zorunda kaldıklarını sorgulamaya başlayacaktır.
"Azap" filmi ise çok daha
serttir. Bir gündüz kuşağında bu filme denk gelmiş olabilirsiniz. Bu filmde de
kadının rolleri çok nettir. Hasta çocuğuna bakmak ve çocuğunun yaşaması için
uğraşmak zorundadır. Çocuğunu kurtarmak için geldiği büyük şehirde bin bir
türlü dertle mücadele eder. Bunca derdi izlerken kalbinizin sıkıştığını
hissedersiniz. Fakat filmin öyle bir sonu vardır ki Tarantino görse ayakta
alkışlardı. Bir kadının alabileceği en sert ve haklı intikamı izleriz filmin
sonunda.
"Bodrum Hakimi"
filminde ise eğitimli ve mesleki anlamda güçlü bir kadını oynamayı tercih eder.
Kadir İnanır ile birlikte döktürdüğü filmlerden biridir. Filmi izlerken klasik
Yeşilçam tarzı romantik bir film izliyormuşsunuz izlenimine kapılsanız da
sonlarına doğru işler bambaşka bir hale bürünür. Karakterlerin yaşadıkları iç
çatışmalar bakımından bence sinema tarihimizin yüz aklarından biridir.
Canan Gerede
Hakkında çok fazla bilgiye sahip
değiliz. Fakat kendisi Türk sinemasında aslında çok önemli bir yere sahip. 1995
yılında aşk ölümden soğuktur filmiyle Altın Portakal'da en iyi yönetmen
ödülü'nü kazanan ilk kadın yönetmenimiz. En son 1998 yılında bir film çekmiş ve
o filmden beri kendisini bir kez daha kamera arkasında görememişiz.
Tomris Giritlioğlu
1999 yapımı salkım hanımın
taneleri filminin yönetmeni. Bu filmiyle Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde
"en iyi film" ödülünü kazanmıştır. En son 2008 yılında çektiği güz
sancısı filminden sonra başka bir filmini ne yazık ki izleyemedik.
Birsen Kaya
Sinemamızın Cahide Sonku ile
birlikte ilk kadın yönetmenlerinden biridir. Diğer kadın meslektaşlarının içerisinde
en üretkeni de yine Birsen Kaya'dır. Halit Refik’e asistanlık yaparak girdiği
sinema hayatında 200'e yakın filme asistanlık yapmıştır. 15 filmin ise
yönetmenliğini, bunlardan 11'inin de aynı zamanda senaristliğini üstlenmiştir.
Ve tüm bunları daha 35 yaşına girmeden başarmıştır. Böylesine başarılı ve
çalışkan birine Hollywood'da bile denk gelemeyeceğinize emin olabilirsiniz. Kendisi
ne yazık ki 70'li yıllarda her eve girmeye başlayan televizyonla birlikte
gerileyen sinema sektöründen kendi rızasıyla ayrılma kararı almıştır.
Belma Baş
2006 yapımı poyraz ve 2010 yapımı
zefir olmak üzere iki filmi bulunmaktadır. 30. uluslararası istanbul film
festivali'nde "zefir" filmiyle en iyi senaryo ödülünü kazanmıştır.
filmlerinin ikisini de izleyemediğim için filmler hakkında bir yorum yapamayacağım.
Biket İlhan
Şair Nâzım Hikmet'in 1941
yılından sonra Bursa Hapishanesi'nde geçirdiği dönemi anlatan 2007 yapımı Mavi
Gözlü Dev filminin yönetmenidir. Kendisi aynı zamanda ünlü şairimiz Atilla İlhan'ın
da eski eşidir.
Pelin Esmer
Ve gelelim çok sevdiğim Türkiye'nin
en iyi yönetmenlerinden birine. Şu ana kadar kendisinin uzun metrajlı üç filmi
bulunmakta: 2009 yapımı 11'e 10 kala, 2012 yapımı gözetleme kulesi ve 2017
yapımı işe yarar bir şey. Ayrıca 2019 yılında da Kraliçe Lear isimli bir
belgesele de imza attı.
Burada saydığım üç film de
birbirinden değerli. Fakat vizyona girdikten ancak iki yıl sonra izleme imkanı
bulduğumuz "İşe Yarar Bir Şey" filmine ayrıca bir parantez açmakta
fayda var. Senaryosunu Barış Bıçakçı ile birlikte kaleme alıyorlar. Zaten bir
filmden çok renkli ve hareketli bir kitap okuduğunuzu zannedeceksiniz. Barış Bıçakçı'dan
aşina olduğumuz küçük hikayelerin içinizde nasıl yer ettiğine şaşırıp kalacak
ve filmin hiç bitmemesini isteyeceksiniz.
Deniz Gamze Ergüven
Ve gelelim dünyaca ünlü
yönetmenimize. Kendisini tartışmalı Mustang filmiyle çoğumuz az çok tanıyor. Mustang
filmi batılılar tarafından çok beğenilmiş ve hatta Fransız yapımı olması
sebebiyle o seneki yabancı filmler oscar'ında Fransa adına boy göstermişti.
Oscar'ı alabilse Oscar kazanan ilk Türk filmimiz unvanını da elde etmiş
olacaktı.
"Mustang" filmi batılı
sinema eleştirmenleri tarafından çok beğenildi. Ancak yerli sinema
eleştirmenlerimiz filmi yerden yere vurdular. Oryantalist bir bakış açısıyla
çekildiğinden ve filmdeki karakterlerin ve olayların fazla karikatürleştirildiğinden
dem vurdular. Eleştirilerinde haklı oldukları yönler vardı elbette. Fakat
filmin anlattıkları hasebiyle bana göre çok büyük bir değeri bulunmakta. Aynı
şahsiyet dizinde yapıldığı gibi birilerinin acı gerçekleri suratımıza sert bir
şekilde vurması gerekiyor. Bu konuda kendimizi çok geç kalmış bulduğum için bu
tarz filmleri de değerli görüyorum.
Bu arada kendisi başrollerinde
Halle Berry ve Daniel Craig'in yer aldığı 2017 senesinde Kings isimli uluslararası
bir filme de imza attı. Fakat film çok beğenilmedi. Deniz Gamze Ergüven'in,
uluslararası arenada ismini daha sık duyacağımız yönetmenlerimizden biri
olacağına eminim.
Işıl Özgentürk
Hala cumhuriyet gazetesinde
yazmakta olan, daha çok kitaplarıyla tanıdığımız ama iki filmin de yönetmenliğini
ve aralarında 1981 yapımı Yılanı Öldürseler, 1981 yapımı At, 1986 yapımı Bekçi
gibi önemli filmlerin yer aldığı pek çok filmin de senaryo yazarlığını yapmış
senarist, yönetmen, oyun ve köşe yazarıdır.
Yeşim Ustaoğlu
Ve gelelim bir diğer büyük
sinemacımıza. Kendisi pek çok filmin yönetmeni, senaristi ve aynı zamanda
yapımcısıdır. Şu ana dek altı uzun metraj filme imza atmıştır ve hepsi de
birbirinden değerli filmlerdir. 1994 yapımız İz, 1998 yapımı Güneşe Yolculuk,
2003 yapımı Bulutları Beklerken, 2008 yapımı Pandora'nın Kutusu, 2011 yapımı
Araf ve 2015 yapımı Tereddüt uzun metrajlı filmleri arasındadır.
Ben "Araf" filmine
değinmeden geçemeyeceğim. Kendisi bu filmiyle 2000'li yılların en iyi filmlerinden
birine imza atmıştır. Düğün, Kamyon ve tuvalet sahneleriyle de türk sinemasına
eşine az rastlanır kalitede sahneler hediye etmiştir. Selvi Boylum Al Yazmalım
romantizmini alaşağı eden muhteşem bir filmdir.
Handan İpekçi
Onu hep 2001 yapımı Büyük Adam
Küçük Aşk filmiyle hatırlayacağız. Bu film harici başka uzun metraj filmleri
olsa da Büyük Adam Küçük Aşk filminin yeri biz sinemaseverler için hep ayrı
olacaktır. Kürt meselesini konuşmaya çekindiğimiz yıllarda böylesine siyasi bir
filmi çekebilmek büyük bir cesaret. Kendisini hem cesareti hem de böylesine
duygu yüklü harikulade bir filme imza attığı için ne kadar alkışlasak azdır.
İlksen Başarır
2009 yapımı Başka Dilde Aşk
filminin yönetmeni. Bu ilk filmiyle üniversite zamanımızda bizleri etkilemeyi
başarmıştı. Bu filmiyle, klişelere boğulan romantik drama türüne yeni bir soluk
getirmiş oldu. İlk filminin büyük ses getirmesinin ardından diğer filmlerini de
merak eder olduk haliyle. Bir sonraki sene çektiği atlıkarınca filmiyle ise
tabu kabul edilen konulara girdi. "ensest" meselesi üzerine gitmeye
çalıştı ama ilk filmi kadar başarılı ve ses getiren bir film ortaya koyamadı.
Aslı Özge
2009 yılı yapımı Köprüdekiler
filmi ile 28. uluslararası İstanbul Film Festivalinde yılın en iyi Türk filmi
ödülünü almaya hak kazandı. Belgesel tarzında çekilmiş uluslararası
festivallerde de ses getirmeyi başarmış ilginç bir film. Gül satan Fikret,
dolmuş şoförü Umut ve trafik polisi Murat'ın sıradan hayatlarına ortak edildik.
"Keşke savaş çıksa" diyen Fikret ve arkadaşlarıyla birlikte ne
hissedeceğimizi bilemeden bu ilk filmden etkilendiğimizi kendimizden
saklayamadık.
Aslı Özge, 2013 yapımı ikinci
filmi Hayatboyu ile, bu sefer oltayı orta-üst sınıf bir aileye attı. Fakat bu
filminde, çok büyük şeyler anlatmaya çalışırken; pek bir şey anlatamama
tuzağına düştü. İlk filminin naifliğini ikinci filminde ne yazık ki bulamadık.
Ceyda Torun
Kendisi 2016 yapımı kedi
belgeseli ile kelimenin tam anlamıyla ortalığı kasıp kavurdu. Bu belgesel, Türkiye'de
hak ettiği değeri görememiş olsa da sadece amerika'daki gösteriminde 5 milyon
dolardan fazla hasılat elde etti. belgesel, baş rollerine yedi tane kediyi
alarak istanbuldaki kedi popülasyonu üzerinden harika bir iş ortaya çıkardı.
belgeselle ilgili oldukça olumlu yöndeki yabancı yorumlarını filmin imdb
sayfası üzerinden takip edebilirsiniz. kedi belgeseli, uluslararası arenada en
çok bilinen birkaç sinema eserimizden birisidir.
Ümmiye Koçak
Ve geldik sinemamızın medyatik
yüzü Ümmiye Koçak'a. Kendisini çoğumuz, 2017'de çektiği ve Cristiano
Ronaldo'nun oynadığı Türk Telekom reklamını yöneten kadın olarak biliyoruz. Kendisi,
10 çocuklu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen, ilkokuldan sonra okula
gönderilmeyen, kişisel gelişimini okuduğu kitaplarla gerçekleştirmeyi başaran,
evlendikten sonra Mersin'e taşınan ve orada köy kadınlarının yaşamlarına dikkat
çekmek amacıyla 2001 yılında "Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu"nu
kuran muhteşem bir insan. Kendisinin şu ana dek yazdığı pek çok oyun ve öykü,
çektiği ise biri kısa biri uzun olmak üzere iki adet filmi bulunmakta. Ders
kitaplarına girmeyi hak eden örnek bir başarı hikayesi.
Çiğdem Vitrinel
2011 yapımı Geriye Kalan filmiyle
48. Altın Portakal Film Festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü kazanmış bir yönetmen.
2014 yılında yönettiği Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku filmiyle de hepimizde
ufak bir Kaybedenler Kulübü etkisi yaratmayı başarmıştır. Kısacık bir hikayeden
basit ama etkileyici bir film ortaya koymuştur. Yıllardır anlatılagelen kadın-erkek
ilişkisine farlı bir açıdan bakmamızı sağlamıştır.
Deniz Akçay Katıksız
Şu an için sadece 2013 yapımı Köksüz
filminin yönetmenliğini yapmıştır. 2017 yapımı Sonsuz Aşk filminin ise
senaristliğini üstlenmiştir. Fakat tek filmi Köksüz ile bana göre 2010'lu
yılların en iyi Türk filmlerinden birini de bizlere hediye etmiştir. Cesur
sahneleri, dert edindiği konusu, muazzam ve acımasız sonuyla biz
sinemaseverleri mest etmeyi başarmıştır.
Senem Tüzen
Yine ilk filmiyle harikalar yaratan
başka bir yönetmenimiz. Kendisini, 2015 yapımı Anayurdu filmiyle biliyoruz.
Dünya prömiyerini 72. Venedik Film Festivali'nde yapan ve birçok başka film
festivalinden de önemli ödüllerle dönen bir başyapıt. Son yılların en iyi Türk
filmlerinden biri. Kadınları, bir kadın yönetmenden bu denli açık seçik
izleyebilmek bambaşka bir deneyim gerçekten. Bir sonraki filmi en çok merak
edilen yönetmenlerin başında yer almakta kendisi.
Çağla Zencirci
2019 yapımı Sibel filminin
Guillaume Giovanetti ile birlikte yönetmeni. Büyük beklentilerle izlediğimiz ve
bu sebeple de beklentimizin altında kalan bir filmdi. Yine de karikatür
olmaktan uzak baba karakteri için bile övgüyü hak eden cesur bir ilk filmdi.
seyler.eksisozluk.com

Yorumlar
Yorum Gönder